26 Kasım 2009 Perşembe

Beşiktaş



Maç başlamadan önce Kurtlar Vadisi Gladio filmine gittim. Film, aslında hiçte milliyetçi olmayan beni, bir nebzede olsa, o taraflara kısa bir süreliğine itti. Ben ki Avrupa kupalarında, Fenerbahçe ve Beşiktaş hatta Trabzonspor'u bile desteklemeyen adamım. Ama dünkü maç bir başkaydı. Dünkü maç bir haykırıştı. Taktiksel açıdan eleştirsemde, verdiği demeçleri hep hayranlıkla dinlediğim Mustafa Denizli'ninde dediği gibi:''Bu ülkenin böyle bir galibiyete ihtiyacı var.'' Gerçektende vardı. Diğer takım taraftarları ne derse desin; Manchester'ın bu yedek kadrosu bile, televizyonlarda en çok izlenen takımlardan birtanesi. Türkiye ile hindi diye dalga geçen adamın haftada yüzbinlerce sterlin kazandığı takım. Rüştü'nün üçüncü kaleci olacağı bir takım. Kendilerini şeytan diye ithaf edecek kadar ukala bir takım. Bu maça, onun sayesinde milyonlarca insanın bahis kuponlarında 'üst' oynadığı takım. Manisa'ya karşı pozisyona giremeyen bir Galatasaray'dan, Kayseri'de fark yemekten kurtulan bir Fenerbahçe'den 3 yazıyla (üç) gömlek üstün bir takım. Ve Beşiktaş böyle kalitesiz bir ligden geldi; Old Trafford'a. Bizi bu denli küçümseyen olay mahaline. Ama o kartallar, sahadaki Beşiktaşlılık duruşunu son dakikaya kadar korudular. Onurlu, şerefli mücadelelerini her şeye rağmen (hakem, çirkef taraftar, vs.) sürdürdüler. Ülkeye büyük bir sevinç yaşattılar. Helal olsun Rüştü, helal olsun Tello, helal olsun Mustafa Denizli! nede güzel dedin maç sonunda:

''Bu Beşiktaş ile birlikte ülkenin galibiyetidir. Futbolcuların ortaya koyduğu mücadele, kazanma arzusu tek çıkış yolumuzdu. CSKA'nın Wolfsburg'u yenmesiyle başka çaremiz kalmamıştı. Biz kaybetmeyi düşünmedik. Çok fazla söylenecek bir şey yok. İyi bir takım savunması yaptık. Beklemedik değişiklikler oldu. Burada yüzlerce takımın çıkamadığını biliyoruz. Bu sonuç bizim gururumuzu çok okşuyor.''

25 Kasım 2009 Çarşamba

Go Home Reds...!

10 sene sonra Şampiyonlar Liginde gruptan çıkmanın mutluluğu yaşanıyor Mor Menekşelerde. Çok da iyi oynamadan yendiler Lyon'u. Aly Cissokho'nun Marchionni'yi gereksiz bir şekilde düşürmesiyle kazanılan penaltıyı Vargas affetmedi. 2.yarıda Frey'in önemli kurtarışları Rafa ve öğrencilerinin sonu oldu. Liverpool'un alışılagelmiş ''çaktırmadan'' gruptan çıkma hadisesine bir nokta konmuş oldu. 9 Aralık'ta Anfield Road'u hüzün bekliyor.

Liverpool'un Uefa Avrupa Liginde temsilcilerimize denk gelmemesi dileğiyle...

23 Kasım 2009 Pazartesi

Florya'da Neyce Konuşuluyor?



''Maç sonrasında hakemin yanına gitmek istedi, ne diyecek bu konu hakkında?''

''No,No there were some players of my team.Going to the referee,you know when you do that you get card.So i just wanted to seperate players and take them inside.''

Manisa maçından sonra,Lig tv muhabiri Bahri bey soruyor,eleman çeviriyor,Rijkaard böyle cevap veriyor.Ve devam ediyor olay.

''Galatasaray,dünkü maçtan sonra liderlik şansı yakaladı ama kullanamadı.Bu bir hayalkırıklığı yarattı mı?''

''We are all dissappointed,that's clear.But still the distance is close,and we have a lot of game to play.If we win those games,we can be first again.''

Az çok yurt dışı görmüşlüğüm ve nacizane ingilizcem var.Dil,insanın kendini ifade edebilmesi için çok önemli bir unsur.Dil,hedeflerini anlatman için,olmazsa olmaz unsur.Dil,otorite sınırlarını belirleyen unsur.En önemlisi,dil,empati için bir numaralı unsur.Hatırlayanınız vardır,2000 Arsenal maçından önceki sağlık kontrollerinde,Okan'ın durumu kritik.Sağlık personeli Terim'e bilgi veriyor:oynaması zor diye.Ve Terim,Okan da ordayken :''oynamazsa oynamaz yapacak bişey yok'' der.Okan için hayatının en önemli maçı hakkında.Okan'ın nasıl ağlamaklı olduğunu görebilirsiniz orda.Tek ihtimali olan insanların hikayesinde.

Şimdi aynı şeyi Rijkaard için düşünüyorum.Nou Campa çıkmadan önce sağlık kontrolünde Hakan Balta olacak ve oynaması zor olarak belirlenecek.Rijkaard:''okey,we will find different strategy,due to Hakan's absen't''(Hakan'ın yokluğunda,başka bi strateji bulucaz) diyecek.Hakan ağlar mı? sanmıyorum. Rijkaard'ın şaka yapmadığını görür mü? sanmıyorum. Olayın ciddiyetini kavrar mı? ki bu nou campa çıkamamak demek. Sanmıyorum.

Galatasaray yönetimi bu zulüme bir son vermeli artık.Hollandaca bilen bir tercüman görevlendirilmeli.Teknik adamlar zaten yapar futbolcu üzerinde empatisini.Önemli olan futbolcuların teknik adamı kavrayabilmeleri.Ki bizim tercüman,eli ayağı süt beyazı Hollandaca bilmeyen bir Türk.Bu çocuk nasıl anlasın Rijkaard'ın neler hissettiğini.Aslında demek istediğinin ne olduğunu.Zaten yaşıda Rijkaard'ın çocuğu yaşında.Allah aşkına Avrupalılar çok kültürlü hepsi İngilizce biliyor ezikliğinden vazgeçelim.Bu adam ne kadar zorlanıyor görmüyor musunuz? Kendi duygularından çok ne konuşacağının stresini yaşıyor.Bu adamı rahat bırakalım.Zaten Türkiye'ye alışmak zor.Bir de kendini ifade etmek,oyuncuları etkilemek stresini yaşamasın.Ha unutmadan Neeskens de Hollanda vatandaşıydı değil mi?

İnenler,Çıkanlar Nba#Ekim-Kasım

İlk ay itibariyle bikaç isim sıcak poğaça ve çürük elma gibi karşımıza çıktı.Bazıları sevindirirken,bazıları üzdü.Karşılaştırmaları geçen sezona göre yaptım.Çaylakları ise vaat edilenlere göre.

+Kürsüye Çıkanlar:
  • Carmelo Anthony:Eleman sonunda verdi kafasını baskete.
  • Chris Bosh:Yapması gerekenleri şimdi yapmaya başladı.
  • Kevin Martin:Uzaklardan bağırıyor,ben all-starım diye
  • Josh Smith:Atlanta'nın çıkışındaki en önemli adam.
  • Joakim Noah:Double-Double ortalama sınıfına girdi ve çok etkili.
  • Andrea Bargnani:Draftın bir numarası,numaralarını gösteriyor.
  • Brandon Jennings:Bu yaşta liderlik yapıyor,55 atıyor,daha ne denirki?
  • Orlando&Atlanta&Phoenix


-Çürük Elmalar:
  • Derrick Rose:Heyecanla beklemekteyiz,oyuna ne zaman dahil olacak diye.
  • Iguodala&Brand:Philadelphia taraftarı bunu beklemiyordu şüphesiz.
  • Richard Hamilton:Tamam Billupssız işin olmazda,denesen be abi.
  • Hidayet Türkoğlu:Bir an önce toparlan.İspanya maçından beri böylesin.
  • Hasheem Thabeet:Yoksa yeni bir Kwame,Olowokandi faciası mı?
  • New York&New Jersey&San Antonio&Minnesota

Yalan Rüzgarı

Yazıya Manisaspor'u tebrik ederek başlamak istiyorum. Başta Güven olmak üzere 90 dakika müthiş efor sarfettiler. Oyundan düştükleri anlarda bile oyunu bir şekilde forse ettiler. Mesut Bakkal'dan kendini aşan bir taktik-strateji izledik. Sezar'ın hakkı Sezar'a.

Gel gelelim Galatasaray'a. Dün akşam takım halinde Beşiktaş-Fenerbahçe maçını izlediklerini varsayıyorum. Beşiktaş'ın teknik olarak yetersiz olmasına rağmen oynadığı mücadeleci futbol, Fenerbahçe'nin her an skor yapabilecek şekilde oynaması Galatasaray üzerinde müthiş bir baskı yaratmış. Hele hele Beşiktaş'ın kazanıp, Galatasaray'ın bugün Fenerbahçe'yle puan puana olma şansını yakalaması takımı moralman baskı altına almış. Peki bu etkenleri göz önünde bulundurup takımı bu maça motive etmesi gerekenler bunu düşünmüyor muydu? Galatasaray bugün müthiş heyecanlı, Manisa'lı oyuncuların yaptığı gibi rakibe 90 dakika basan bir futbol oynaması gerekirken nedir bu aymazlık, perişanlık?

Galatasaray bugün verimli hücum edemedi diyor herkes... Peki Nonda faktöründen bahseden? Bu adamı orta sahaya yakın bölgelerde duvar vazifesi görürken içim parçalanıyor. Bir forvet düşünün ki ancak rakip defansı bu kadar rahatlatsın, kendi yarı alanını bu kadar rahat kullanma imkanı versin. Dünyanın hiçbir yerinde yok böyle bir forvet tipi. ''Modern futbol!'' diye haykırmak istiyorum Rijkaard'ın suratına. Çıkaracaksın Nonda'yı 4-6-0'a döneceksin. Orta sahada zaten güç bela top yapan Mehmet Topal-Mustafa Sarp-Ayhan(Linderoth) üçlüsü ileride Nonda'yı gördü mü feryat figan topu uzatıyor. Arda'sız, Keita'sız, %3 performansla oynayan Elano'yla sen ne gibi atak varyasyon yapabilirsin? Dönen her topta Nizamettin ve Güven topu Simpson ve Ergin(maçın en kötü adamı) ile buluşturdu. Sen evinde topla oynamıyorsan, taraftarın tribünde maç hala sallantıdayken Nevizade Geceleri diye bağırıyorsa, birileri bizim yüzümüze baka baka yalan söylüyor, kandırılıyoruz. Ne acıdır ki bu takım bize her maçta yalan söylüyor.

Hani biz büyük takımdık? N'olur haftaya da aynı şablonla oynat bu takımı Rijkaard! En azından kendi doğrularına leke düşürme...

22 Kasım 2009 Pazar

Bugün ve Ertesi

Maçın özeti üstteki fotoğrafta gizli keza Mustafa Denizli > Daum eşitsizliğinin de göstergesi. Gördük ki Daum'un B Planı yokmuş. (Burada Rıdvan Dilmen ve türevlerine gönderme var!)

İlk dakikadan son dakikaya kadar koştu Beşiktaş. Fenerbahçe koşmadı mı? Onlar da koştular. Fakat aradaki mantelite farkı şuydu: Fenerbahçe camiası kazanmak için sadece İnönü'ye adım atmanın yeterli olacağı düşüncesindeydi. Sonuç ortada. Şişirme medya desteğinin yarattığı takım, bugün aslanlar gibi oynayan İbrahim Üzülmez'e dur diyemedi. Bu mağlubiyetin telafisi olur elbet. Ama şu gerçeği kimse samanaltı edemez: Fenerbahçe sınırlı vizyonuyla, Daum'un yarattığı dar rotasyonla bu ligde sittin sene şampiyon olmaz. (İstisna olaylar olursa birşey diyemem.) Maçtan sonra konuşulan tek konunun Gökhan Gönül'ün ilk yarıda yerde kaldığı pozisyon olması da bu tezimi güçlendiren bir diğer olgu.

Beşiktaş 2.yarıda yüreğini koydu sahaya. Geriyi Ferrari-Ernst sağlama aldı, Ernst, Fink ve İbrahim ateşi yaktı, Bobo-Tello ikilisi bu sezonki performanslarının üzerine çıktı, Çarşı zaten hiç susmadı. Ligin geleceğine yön verdiler bu gece Beşiktaşlılar.

Fenerbahçe mi? Ana bacı bırakmadıkları Guiza'yı aradılar yana yana, şaka gibi ama gerçek...

18 Kasım 2009 Çarşamba

Tamamen Duygusal (mı?)

Nba camiasında yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi King James.
Özetle,forma numarasını majestelerinin anısına değiştirebileceğini söyledi önümüzdeki sezon için.Hatta ileri gidip tüm ligde 23 numaranın emekli edilmesi gerektiğini söyledi.Bu açıklamasıyla Nba ikiye bölündü, lebrona destek verenler ve karşı çıkanlar.
Şimdi kısa bi flashback yaparsak Nhl'de Wayne Gretzky'nın 99 nolu forması emekli edildi tüm zamanlar için.

Ben bundan destek alarak Lebron'u desteklıyorum. Gerçektende sırtında 23 numara olan oyuncular dikkat çekmiyor benim gözümde. O numara zaten yaşayacağı tüm mutlulukları yaşadı. Lebron eğer samimiyse söyleminde o bile anladı hatasını o zaman.

Merak edenler için bir not:Lebron'un yeni numarası '6' olacak.

11 Kasım 2009 Çarşamba

Batman Back


36 sayı (8/15 saha içi, 6/8 üçlük, 14/16 serbest atış isabeti), 4 rebo, 8 asist, 4 blok, 1 top çalma.
Manu sen insan mısın, benim canım kardeşim?

Raptorts at Spurs Boxcore

9 Kasım 2009 Pazartesi

Kazanmayı İstemekten Daha Fazlası...: 5-5

























Gerland Stadı bu gece fantastik gecelerinden birini yaşadı. Ortadaki 3 puandan çok daha fazlası vardı: İnanç, azim, hırs, 90+4 dakika sahada basmadık yer bırakmayan futbolcular. Bu gece forma giyen tüm futbolcuları (Lyon kalecisi Lloris hariç) alnından öpmek gerekir bence, hücum futbolunun tüm inceliklerini bizlere izlettirdikleri için.

Bu gece ne Marsilya taraftarları rahat uyuyabilecek ne de Lyon taraftarları. Öyle anlarda maçta öyle skorlar vardı ki 2 takımda arefeyi gördü bayramı göremedi. Neyse fazla uzatmadan anlatayım.. Maça hızlı başlayan taraf ev sahibiydi. Genç Boşnak Pjanic'in Marsilya savunmasının topu uzaklaştıramadığı poziyonda, topu alışı, defansı ekarte edişi ve son vuruşu mükemmeldi, 1-0.. Bu dakikadan sonra Claude Puel takımını geriye çekti. Maça başlarken ki 4-3-3 bir anda 4-5-1'e dönüverdi. İleri kanatlarda oynayan Govou ve Ederson, Gassama ve Cissokho'ya yakın oynamaya başladı. Keza hafta içerisindeki Liverpool maçında sakatlanan sağ bek Revelliere'in yerinde oynayan genç Gassama'nın bu maçın ağırlığını kaldıramayacağını gören Deschamps Niang'ı sol açığa çekti. Dakikalar 11'ü gösterirken bu kanattan kullandığı köşe vuruşunda defans oyuncusu Diawara iyi yükseldi ve kafa vuruşunu yaptı Lloris'in de ekstra çabasıyla(!) , 1-1.. Bu dakikalar içerisinde pederle şaşkın birbirimize bakarken bu sırada Govou'nun sadece orta sahadan topu aldığını ve 3 saniye sonra topu Marsilya ağlarına gömdüğünü hatırlıyorum, 2-1.. Bu dakikadan sonra maç ilk kez normalin altında bir tempoya düştü. Marsilya orta sahayı çok iyi parsellemesine rağmen, Kallström, Makoun ve yer yer öne çıkan Toulalan'ın mücadele gücüyle rakibine istediği pozisyonları yaratmasına müsade etmedi Lyon. Taa ki 44.dakikaya kadar.. Bu dakikada hiç olmayacak birşey oldu. Coupet'den sonra bir türlü Lyon kalesine yakıştıramadığım Lloris, Kayserispor'un kalecisi Suleymanouvari bir hareketle Bruno Cheyrou'nun 30 metreden çektiği ve üzerine gelen topu içeri aldı, 2-2... İşte bu anda maçta ipler koptu bana göre. O dakikaya kadar dengeli bir oyun oynayan Lyon'un oyun düzeni ikinci yarıda kaybolacaktı.. Kayboldu da... Daha ikinci yarının başında Niang'ın yine soldan sürüklediği atakta, penaltı noktasına yakın bir noktaya yapılan ortaya ayağını iyi sokan Fildişili Kone harika bir gole imza attı, Lloris yine çaresiz Gerland suskun, 2-3... 52'de harika bir atak organizasyonunda Brandao karşı karşıya kaldığı pozisyonda golü bulamadı. Lyon'da tam bir panik havası hakimdi. 55. dakikaya kadar oyuna dahil olmayan Puel bu dakikada sahada gezinen Ederson'un yerine mecburi(!) olarak Gomis'i soktu, çift forvete döndü. Dakikalar ilerliyordu. Lisandro'nun çabalarıyla Lyon oyunu 40 metrelik bir mesefeye kadar indirdi, Kallström-Bastos değişikliğinden sonra ağır Marsilya savunması bocalamaya başladı derken Brandao takımını rahatalattığını sandığı golü attı 79'da, 2-4... Ben o dakikada küfrede küfrede mutfağa kahve yapmaya giderken spiker Murat Çimen'in ''gooool Lisandro!!'' diye bağırdığını duymamla odaya geri dönmem arasında saniyeler vardır. Lisandro klasına yakışanı yapıyordu, enfes bir plaseyle, 3-4... Maç bitmiyordu, bitmek bilmiyordu, hiç bitmesin istiyordum. 83'te Heinze ''bu maça bende izimi bırakmak istiyorum.'' dedi ve penaltıya sebebiyet vererek kalp atışlarımıza ritim kattı, aman yarabbi Lisandro ve goooool, 4-4.. Maç bitmedi, Marsilya şokta, sanki biliyorlar birşeyler olacak daha maç bitmedi. Ve dakika 85, Gomis'ten Lisandro'ya harika bir ara pası, Lisandro'dan Bastos'a süper bir asist, Lyon taraftarları çıldırdı, Aulas kendinden geçti, 5-4... Herşeyin sonu diyorum artık, Deschamps çökmüş, Marseille Ultras cenaze evi modunda. Ama bitmeyen biri var o da Marsilya hücumcuları, hiç yılmadan saldırdılar. Dakika 90+3, Niang taşıdı topu sağ kanada, içeri bir orta (kendimi kaybettim kim ortaladı hatırlamıyorum) Lyon savunması topu uzaklaştıramıyor (ah be Cris!) Toulalan topu dışarı çelmek isterken, top Lyon ağlarında, bu maçı izleyen herkes şokta, 5-5...

2-3 dakika kalakaldım televizyonun karşısında, hala kendimde değilim. 100 yılda bir olur böylesi. Böyle kalitelisi, böyle adrenalinlisi. Bu gece futbolun şeref gecesiydi. Bu gece bu maçı seyredenlerin gecesiydi. Herşey için teşekkürler...

İşte tarihi maçın 10 golü...


6 Kasım 2009 Cuma

Türk Futbolu IN & Rumen Futbolu OUT













Endüstriyel futbolun günümüze yansımaları volume bilmemkaç. Biz bu adamlarla 15-20 sene önce evimizde berabere kalınca seviniyormuşuz cümbür cemaat, bana öyle anlattılar. Az evvel Star'dan seyrettim Galatasaray maçını keşke A2 takımıyla çıksaymışız, hafta sonundaki maç daha zor geçecek. Güya Avrupa Ligi mücadelesi verdik.

5 Kasım 2009 Perşembe

Sonunda...

Yine yeni gelin misali sarıldık anasını satayım...

2 Kasım 2009 Pazartesi

TSL 11.Hafta

Haftalar ilerledikçe kızışıyor lig. Beklenenlerin aksine çok farklı sonuçlar alınmaya başladı. Ankaraspor'un lig dışarısında bırakılmasından sonra -ben böyle görüyorum- tüm takımlar (özellikle Anadolu takımları) 17 takımlı özümsemeye başladı. Her sene biraz daha ivme kazanan TSL'de hararetli haftaları daha erken görmeye başladık. Geçen yıllara nazaran çok daha çalkantılı ve enteresan olaylara şahit olacağız bu sene.

-Ligin açılış maçında Ertuğrul'un Bursa'sı, Şifo'nun Antalya'sına karşı geçmiş haftalardaki agresif ve üretken futbolunu göstermedi. İlk yarıdaki Antalyaspor hücumlarının basireti bağlanmış gibiydi, Djiehoua'nun golünden sonra da çok net pozisyonları değerlendiremediler. Bursa'nın yeni yabancıları Batalla ve Ergic bu ligin kalburüstü yabancıları olduklarını haftalar ilerledikçe daha iyi ispatlıyorlar.

-Cumartesi akşamında Dolmabahçe'de kıran kırana bir mücadele vardı. Ekim ayının kralı Beşiktaş serisini sürdürdü. Fakat tribünler hala takıma tam olarak güvenmediğini söylemek gerek. Ernst ve İsmail Köybaşı galibiyetin mimarlarıydı. İsmail yüksek bedelle transfer olmasının sıkıntılarını daha hala üzerinden atabilmiş değil, eğer Denizli genç oyunucunun bu yöndeki sıkıntılarını gidermek üzerine ona özgüven aşılayabilirse İsmail'den fazlasıyla verim almaması için bir neden yok. Yalnız Beşiktaş'ın en büyük sorunu Fink'in yetersiz ve alternatifsiz olması. Cisse'yi çok arıyor olmalı Denizli, göz göre göre kaçırdılar gül gibi adamı. Devre arasında 2 takviye gerekiyor Beşiktaş'a. Biri mc pozisyonuna, bir diğeri de rakip defansı bozabilen ve top sağlayabilen bir striker olmalı. Hani belki Demirören yönetimi yapar diye söylüyorum, yersen.

-Galatasaray cephesinde suskunluk var. Çok zorlu ve kritik bir dönemeçten geçiyor camia olarak Galatasaray. Geçen haftaki mağlubiyetin faturasını hakeme kesmeye çalışanlar, Sivas karşısında alınan galibiyetten sonra bu gece yataklarında rahat rahat uyuyabilirler. Tipik derbi sonrası galibiyeti aldı Galatasaray. Arda biraz silkelenmiş, Daddy Cool yine bildiğimiz ekstra golünü yazdı, 2.yarı yatan bir Galatasaray izledik. Zira 2 senedir ligin altına üstüne getiren Sivas'tan eser kalmamış. En büyük kozu güçlü fiziğini yitirmiş Sivaslı oyuncular. Barış'ın hareket getirdiği sene başından beri eleştirilen Galatasaray orta sahasına diş geçirmediler. Yeni hocaları Muhsin Ertuğral'ın işi çok zor, TSL'yi tanıyıpta, Mehmet Yıldız sakatlıktan dönene kadar daha çok puan kaybedeceklerini düşünüyorum.

-Haftanın son maçında geçen haftanın derbi galibi Fenerbahçe'nin Kayserispor karşısında düştüğü acziyeti izledik. Başka bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum. Hafta içerisinde Alex'e padişah kostümü giydirip lokum dağıtırken ki heyecan, heves vs. yoktu galiba Fenerbahçeli futbolcularda. İlk yarıda Suleymanou'nun hediye golünden sonra Daum takımını olduğu gibi geriye çekti. İkinci yarı Mehmet Topuz'un direkten dönen topu dışında hiçbir hamlesi yok Fenerbahçe'nin farkı arttırmak adına. Sonra Tolunay oyundan Makukula'yı aldı ve Kayseri oyunu rakip yarı alana yıktı. 3 net pozisyonda ''ilk yarı yere yatmadım'' şeklinde beyanat veren Volkan başarılıydı. Tolga Özkalfa penaltıyı çalarken yardımcısına güvendi, bana sorarsan Cangele penaltı için yalvardı ve aldı. Fenerbahçe için çanlar çalıyor. Bu maçta alınacak mağlubiyet belki özeleştiri imkanı verirdi fakat ''Kayseri deplasmanında 1 puan iyidir.'' düşüncesi ilerleyen haftalarda çok puan kaybettirir bu takıma.

-Diğer maçlarda Denizli İBB karşısında yoğun baskı kurduğu maçta fırsatları değerlendiremedi, atamayana attılar klasik olarak. Antep evinde yine son dakikalarda güldü. Diyarbakır başkanı maçtan önceki olaylar ve hakem Süleyman Abay'ın taraflı maç yönetimini iddaa ederek haftaya Galatasaray maçına çıkmayacaklarını ifade etti, farklı durumlar sözkonusu, )başka bir postta değinebilirim bu konuya.) Manisa deplasmanda güzel bir oyunla Gençler'i mağlup ederken, Kasımpaşa Eskişehir karşısında son dakikalarda yediği golle beraberliğe razı oldu.